Ana Sayfaİletişim
Kaçkar Dağları Anlık Bilinç Kaybı

Kaçkar Dağları Anlık Bilinç Kaybı

By İbrahim Uylaş
Published in Diğer
March 19, 2021
3 dk

Ağustos 2013

Gece 1 saatlik uykunun ardından Erzurum’dan sabah 6 da başlayan araba yolculuğuyla saat 12 gibi Kaçkar dağlarındaki Olgunlar yaylasına ulaştık. Hava güzel hafif bulutlu. Bizde keyifler yerinde, bir an önce trekking’e başlama hevesi var. Naletleme geçidini aşıp bir an önce dağın diğer tarafına ulaşma hevesiyle arabayı yaylada bırakıp yola düşüyoruz. 3 gün süremiz var. İlk gün geçidi geçip kamp yapmayı, 2.gün dağın öte tarafındaki gölleri, Yukarı kavrun ve Ayder yaylasını gezdikten sonra kavrun yaylasında kalıp 3.gün tekrar geçitten geçerek geri dönmeyi planlıyoruz.

Geçide giden yol bir vadi arasından patika şeklinde devam ediyor. Yanımızdan akan dere sayesinde buz gibi su içiyoruz ve su taşıma zorunluluğumuz olmuyor. Vadi içerisinde biraz yürüdükten sonra Kaçkar dağının zirvesi ve Naletleme geçidi görünüyor. Dağın tepesindeki kar ve bulutlar bize heyecan katıyor. Geçidin girişine geldiğimizde ise yaklaşık 4 saatlik yürüyüş yapmış olduk. Geçitte her yer taşlık ve bulutlar geçtiğinden yolun nasıl gittiği gözükmüyor. Ekip olarak çok yorgunuz; Recep, Enes ve ben. Gece 1 saatlik uyku, 6 saat araba yolculuğu ve üzerinde 15-16kglık çantalarla yaklaşık 4 saat süren patika tırmanışı. Burada bir yerde kalsak güzel olacak ama planlarımız aksayacak. Yahu ne olacak 3 saat daha yürür geçidi geçer 7 gibi gölün kenarında kamp yaparız düşüncesiyle geçide daldık. Görüş mesafesi yaklaşık 10 metre, sisten dolayı sadece kayaları ve taşları görebiliyoruz. Patika yok. Sadece üst üste dizili taşlar(babalar) var. Onları takip ederek ilerlemeye devam ediyoruz. Yükselti devam ediyor ve hava iyice soğudu. Ağustos’un 15inde üşüyoruz, çünkü yanımızda kar var. Bir kat kıyafet daha giyerek yola devam ediyoruz. Etrafta hiç bir canlı yok. Ne bir kuş sesi ne bir rüzgar, hiç hareket yok.

Yaklaşık olarak 3200 metrelerde cirit atıyoruz. Cirit mi? Yorgunluktan kolumuzu bile kaldıramıyoruz. Birazcık düz ve toprak bir yer arıyoruz çadır kurmak için ama ne yazık ki yok. Bu geçidin adını nereden aldığını o an anladık. Saat 8 e geliyor ve hava kararmaya başladı. Fenerleri çıkarıp yola devam ediyoruz. Her şey tamam da bir de sis var. Sis olmasa en azından neredeyiz bileceğiz. Gps’den bakıyorum ama bir anlam ifade etmiyor. Göle yakın bir yerlerdeyiz ama nasıl gideceğiz hiç bilmiyoruz. Çünkü her yer taşlık, kayalık. Üstüne bir de hiçbirimizde trekking botu yok. Spor ayakkabılarımızı giymiş gelmişiz. Fitness yapıyoruz ya salonda. Ne gerek var değil mi trekking botu almaya giymeye. Yerdeki tüm taşları hissediyoruz. En ince kıvrımlarına kadar :)

Kuş uçmaz, insan geçmez, canlı yaşamaz bu yerden çıkmaya çalışıyoruz ama yok çıkamıyoruz. Bu kadar yorgunluğun üzerine şuradan bir yerden bu karun sisin içinden bir kurt çıksa hiç şaşırmayacağım. Tek eksiğimiz o. O esnada Enes anlık bilinç kaybı yaşamış ve beni arkadaşına benzetmiş. Onun burada ne işi var, burası neresi diye düşünmüş bir an. Ama durmak yok yola devam. Adam yola o kadar kilitlenmiş ki sadece yürüyor. Derken ben Recep’in önüne geçiyorum. Böyle ilerlerken Recep’te bu önde giden kim, başka biri de mi var diye düşünmüş. İçinden bu önde giden de kim diye haykırmış. Kendine kendine konuştuğundan bizim haberimiz olmamış. 2 dk sonra bende babaları kaybettim. Haydaaa. İyicene deliriyoruz. Gps hiç bir halta yaramıyor. Saçma sapan bir yerdeyiz. Göle yakınız ama nasıl gideceğiz. Kayalılarda bir düşsek bu karanlıkta iyice iptal oluruz. Hey Allah’ım ya. Galiba Sana geliyoruz. Moraller sıfır. Azıcık düz bir yer bulsak yatıp uyuyacağız. Ama yok. Bu lanet yerde toprak yok. Olsa zaten önce ayaklarımız toprağa bastığı için bayram edecek. Biraz duruyoruz ve etrafta bakınıyorum. Yorgunluktan ölüyoruz resmen ama burada geceyi geçirmemiz zor iş. Ya patikaya tulumları serip girip yatacağız, ya da 2 saatlik bir mola ardından tekrar yola devam edeceğiz. Ben etrafta babaları ararken çadır kurabileceğimiz bir yer var mı diye bakınırken bir çadırın çok zor sığabileceği yeşillik görüyorum. Yeşillik dediğim yerden 30-40cm yüksek çalılık. Üzerine çadırı kuruyoruz, bir şeyler atıştırdıktan sonra benden tarihe not düşülecek şu sözler çıkıyor:”Şu an ne yapacağımızı düşünmeyelim. Sadece uyuyalım. Devam mı edeceğiz yoksa geri mi döneceğiz sabah kalkınca karar veririz. Şimdi sadece uyuyalım.”.

Hayatımızı riske attığımız bu yolculukta 13 saatlik deliksiz uykunun ardından güneşli bir sabaha uyandık ve yolculuk keyifli bir şekilde devam etti. Hem dinlendik hem de güneş çok  iyi geldi.

Bu olaydan çıkardığımız derslere gelirsek; uykusuz yola çıkmayacaksın, plan yetişmiyorsa yetişmesi için kendini kasmayacaksın, trekking botun olmadan yürümeyeceksin, yorulduğun anda duracaksın, efendi olacaksın, adam olacaksın :)


Tags

#diğerherşey#yolhikayeleri

Share


Related Posts

32.km - ilk maraton koşusu
Diğer
32.km - ilk maraton koşusu
May 16, 2024
2 dk

Yeni içeriklerden haberdar ol!

Yeni bir yazı paylaştığımda sana ulaşmasını istiyorsan hemen mail adresini gir ve kayıt ol.
© 2024, All Rights Reserved.
Powered By

Hızlı Linkler

KampçılıkDoğa YürüyüşleriTrekkingHiking

Social Media